“Gök kubbenin altındaki en güzel kent” diye tanımlar Homeros, İzmir’i. Tarihçi Herodot, ‘’onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular’’ diye ifade eder. Aristo, Büyük İskender’e “görmezsen eksik kalırsın” der. Gordian ve Gallienus bastırdıkları paralara “Küçük Asya’nın başkenti” diye yazdırır. Victor Hugo’nun şiir yazdığı prensestir, İzmir. “Levant’ın İncisi”, “Küçük Asya Kıyılarının Marsilya’sı” sözleriyle betimler birçok gezgin, onu. Eski Arap Şarkılarında “Levant’ın Gözü, Anadolu’nun İncisi”dir. Yabancı basında ''İyonya’nın Tacı ve Asya’nın Mücevheri” olarak tanımlanır. Batının gözünde “Petit Paris”tir (Küçük Paris), İzmir.
Ve İzmir’in kalbi, cazibe merkezi, simgesidir 2500 yıllık Tarihi Kemeraltı Çarşısı. Tarihi çarşının geçmişinin izini sürerek, geçmişini hatırlayarak günümüze gelmek istiyorum, demiştim bir önceki yazımda. Sizinle birlikte 2500 yıl öncesine giderek biraz gezinelim tarihi çarşımızda.
MÖ 300’lü yıllara gidelim. Büyük İskender zamanında İzmir’de Kemeraltı Çarşısını da içine alan kent merkezinde, bir mahalle sistemi oluşturulur. Kentin büyük bir bölümü liman çevresindeki düz arazide toplanır. Sokaklar düz hatlar boyunca iri taşlarla döşenir, bu yollardan bazıları büyük ve kare kapılarda son bulur. Kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolu olan Kutsal Yol ile Altın Yol sayesinde denizden gelen esinti, yani imbat, kenti serinletir. Sıcak yaz günlerinde şimdi de serinlettiği gibi.
MÖ 27- MÖ 69 yılları arasında Smyrna’da ticari hayat hızla gelişir. Bu dönemde Ege kentleri zanaat dallarından ‘’dokuma’’ konusunda oldukça gelişir. Milet halılarıyla, Efes yünleriyle, İzmir ise kumaşlarıyla ünlenir. Bugün de Ege kentleri dokuma zanaatında önemlidir. İzmir; ayakkabı imalatı, ıtriyat, şarap, gümüş ve bakır eşya yapımı gibi zanaat ürünlerindeki ünüyle de tanınır. Bugün Kemeraltı Çarşısı’nın birkaç metre altında bizden 2000 yıl önce de insanların aynı üretimi yapıp aynı şekilde alışveriş ettiklerini bilmek oldukça heyecan verici.
1071 yılında Malazgirt Savaşı sonrasında Türkmenler Anadolu’ya gelirler ve Türk egemenliği başlar bu topraklarda. 14. yüzyıl boyunca Kadifekale’de ve güney yamaçlarda hâkim olan Aydınoğulları yönetimindeki Türkler ile Liman Kalesi’ne ve aşağı kente hâkim Latinler arasında mücadele yaşanır. Timur, Liman Kalesini 1402 yılında ele geçirir ve ardından liman kapatılır. Alan, suların sığlaşması ve daralma nedeniyle gemi geçişine elverişliliğini kaybeder ve kentin iş merkezi olan Kemeraltı’nın gelişmesi için arazi kazanılması ihtiyacıyla liman doldurulur.
İzmir ve Kemeraltı tarihindeki en önemli dönüm noktası 17. yüzyılda gerçekleşir. 17. yüzyılda Avrupa’da kapitalizmin gelişmeye başlamasıyla birlikte İzmir hızla gelişerek Anadolu’nun en önemli dış ticaret merkezi haline gelir ve batının ilgisini çeker. Kısa süre içerisinde İzmir küçük bir yerleşim merkezinden bir kente dönüşür. Çoğunluğu Türklerden oluşan homojen bir toplumdan; etnik, dini kültürel farklılıkları içinde barındıran kozmopolit bir kente; küçük, yerel bir ticaret merkezinden, uluslararası ticaretin bir parçası haline gelir. 17.yüzyılda kentin en kalabalık, en işlek yerlerinin başında yine Kemeraltı Bölgesi gelir.
17.yüzyıl ortalarında İzmir’de büyük bir inşa faaliyeti gerçekleşir. Hanlar, bedestenler, arastalar yapılır ve bugünkü Kemeraltı’nın çekirdeği oluşur. Aynı tipte, sıra sıra dükkânlar... Bu oluşumun merkezi Hisar Camii ve çevresi olur. Karaosmanoğlu Han, Arapoğlu Han gibi büyük hanlar inşa edilir, bunların arka kesimlerinde de imalathaneler kümelenir. Perakendeciliğe yönelik küçük dükkânlar açılır ve Anadolu’dan kervanlarla gelen mallar, Avrupalı tüccarlara Kemeraltı’nda aktarılır. İnşa çalışmaları daha sonrada devam eder. Çakaloğlu, Mirkelamoğlu ve Selvili hanlarının 18. yüzyılın 2. yarısında inşası tamamlanır.
18.yüzyıl sonlarına doğru komisyonculuk, tefecilik ve aracılıktan oluşan yeni iş kolu Kemeraltı ticaretinde önemli bir yer tutmaya başlar. Bu yeni iş kolu, Avrupalı tüccarların işlerini imparatorluk sathında takip eden Ermeni, Rum, Musevi aracıların ‘büro kullanımı’dır. Bu dönemde geleneksel Selçuklu-Osmanlı tarzı hanların odaları bölünür ve büro kullanımı haline dönüşür. Art bölge ürünlerinin depolanması için de taş depo hanları inşa edilmeye başlanır. Kemeraltı’nın denize açılan ana aksları üzerinde mal giriş ve çıkışına hizmet veren dar uzun parseller üzerinde bu yapılar görülür. Kemeraltı’nın bu ana sistemleri 19.yy sonuna doğru fiziki oluşumunu tamamlar ve günümüze kadar değişmeden gelir.
19.yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başında İzmir’de ikili bir yapı vardır. Bu yapılardan ilki; kıyı bandında yer alan, batı karakterli, batıdan getirilen malların satıldığı, hizmetlerin sunulduğu Levanten, Rum ve Ermeni Mahalleleridir. Diğeri geleneksel iş ve sanat kollarının ve ticaretin yer aldığı, kendine özgü yaşam biçimi ve fiziki yapısı ile kale yamaçlarına yerleşmiş Türk Mahalleleri, Kemeraltı Caddesi ve Yahudi Mahalleleridir. Kemeraltı’nın, kıyı dışında kalan kesimlerinde konut alanları bulunur. Beyler Sokakları, Kestelli Caddesi, Arap Fırını Sokağı ve çevresinde bugün ticarete dönüşmüş bu bölgeler o dönemde konutlarla doludur.
Fotoğraf : İç liman, Ok veya Liman Kalesi, Hisar Camii, Kadifekale
Bir liman kenti olan ve kozmopolit yapıya sahip İzmir’in renkli ticari yaşamı, Kemeraltı’nın camileri, havraları, hanları, bedestenleri, dükkânları ve her biri farklı karaktere sahip sokakları ile zengin bir kültürel mirasa sahip olmasını sağlar.
Bu yazıya başlamadan önce Kemeraltı ile ilgili makaleleri ve tezleri inceledim. Göksel Köksoy Karpat’ın 2009 yılında yazdığı tez çok hoşuma gitti ve bu yazıda bu kaynaktan oldukça faydalandım. Kemeraltı’nı anlatan hikâyelerin, araştırmaların, makalelerin, tezlerin daha da artması dileğiyle.
Bir sonraki yazımızda Çarşı’nın son yüzyılından söz edeceğiz.
Dr. Buket Yılmaz I 15.05.2024
Sosyolog