Bir varmış Bir Yokmuş Evvel zaman içinde Kaf Dağının eteklerinde masmavi avucum kadar büyük açan çiçekler varmış ve bu çiçeklerin boyu Cece’nin dizine kadar uzanırmış. Kaf dağının mavi yeşil bir su kenarı varmış ,suyun içine baktığında kah yüzünü görürmüşsün , kah içindeki balıkları elinle tutacak kadar berraklaşırmış su . Bu suyun tahta iskelesine bağlı Cece ve Fefe'nin bir küçük mavi kayığı varmış . Cece ile Fefe mavi küçük kayıklarında, balık tutup suyun diğer tarafındaki okyanus perisi pazarına gider ,balıkları karşılığı yiyecek içecek giyecek alırmış .
Sonra, hiç zaman kaybetmeden rüzgarında iyot ,yosun kokusu olan Kaf Dağı eteklerine hızlıca kürek çekerlermiş .
O büyülü köy ,muhteşem köy, Okyanus Perisi Köyünden hiç hazzetmezlermiş .
Varsa yoksa kendi memleketleri Kaf dağıymış .
Yine günlerden bir gün ,sabah kahve ateşini yaktıkları saatlerde ,bir gürültü patırdı ,güm diye bir ses gelmiş Cece ile Fefe koşarak kulübelerinden aşağıya inmişler ,bir de ne görsünler kocaman hasır şapkalı bir adam ,kocaman devasa kayığını ,Cece ile Fefe'nin iskelesine toslamış .Hasır şapkalı adam ; “kusura bakmayın hzımı alamadım galiba iskeleyi biraz parçaladım” demiş ve sevimsiz bir kahkaha atmış . Cece çok sinirlenmiş ama Fefe onun kolunu sıkarak susması için bir bakış atmış . Cece de adama ; “Hayırdır siz kimsiniz? ne ararsınız ?buralarda” demiş . Adam ; “Ben Okyanus Perisi eşrafındanım artık biliyorsunuz oralarda sabah trafiği ,hava kirliliği ,iş hayatının yoğunluğu derken çok sıkıldım . Erkenden emekli olup böyle bir balıkçı köyünde hobilerimle uğraşıp yaşamak istiyorum” demiş ve kocaman teknesinin içinden bir motosiklet çıkarmış kıyıya sürüklemiş . Cece ile Fefe o günü adamdan uzak sakince bahçelerinde geçirmiş . Akşamüstü bir gürültü daha kopmuş adam motosikleti ile kocaman mavi çiçekleri ezerek Kaf Dağında geziyormuş . Ve bir dağ tavşanına çarpmış . Cece dayanamayıp dışarı çıkmış ve adama “ne yapıyorsunuz böyle!”diye çıkışmış Adam gayet pişkin "Bu böyle olmaz ki kardeşim motorumla iki tur atamayacak mıyım ? burada hiç düzen yok yarın acilen bir toplantı yapmamız lazım” demiş . Fefe ve Cece üzgün Tavşanı kucaklamışlar kulübelerine girip ,tavşanın yaralanan bacağına, sarı kantaron otundan yaptıkları merhemi sürmüşler ve ağrısını kesecek ilaçlar yapıp tavşanın yaralı bacağını sarmışlar .
Ancak mavi çiçekler için yapılacak hiçbir şey yokmuş. Fefe bu duruma çok çok üzülmüş . O gece ne Cece ne de Fefe hiç uyuyamamış . Ertesi gün Hasır şapkalı adam; “ Hey komşu haydi toplantı zamanı” diye seslenmiş ve devam etmiş ; “Bakın siz burada ilkel bir yaşama alışmışsınız ama burada kural, düzen olmazsa beraber yaşayamayız . Öncelikle kulübenizin etrafını tellerle çevirin ki neresi kimin bahçesi belli olsun” demiş .Fefe ; Burada kimseye ait bir bahçe yok tüm yeşillikler Kaf Dağına ait”demiş . Şapkalı adam: “ olmaaaaz” diye höykürmüş . “Madem sizin değil ben bahçemi sizin kayığın oraya kadar tellerle çevireceğim neyse parası veririm” demiş . Cece ve Fefe şaşkınlıktan cevap verememişler . Adam devam etmiş; “ Ayrıca benim koca kayığım için de bu iskele küçük buraya daha çok koca kayık gelmesi için hemen yarın büyük bir inşaata başlıyoruz Büyük iskele inşaatımızı ne kadar erken bitirirsek buraya o kadar çok koca kayık gelir ve her gelen koca kayıktakiler buradan bahçe alır. Hem siz ,hem ben bütün balıkları paylaşır bütün bahçeleri çevirir buralara bir sürü kulübeler yapar bu kulübelerin bir çoğunu da başka diyarlardakilere satar zengin oluruz.Hatta birkaç yıla böyle küçük kulübeler değil üst üste gökdelenler dikeriz . Kaf Dağı daha görkemli olur . Bu dağın mavi çiçekli patikası da çok engebeli oraya da bir dozer soktuk mu geniş bir yol yaparız benim gibi motosikleti olanlar rahat rahat gezsinler diye “demiş
Cece ve Fefe birbirlerine bakmışlar ,gözleri dolmuş ,korkmuşlar bu hasır şapkalı adamdan . Korktukları için “Biz biraz düşünelim” demişler.Ve o günü kulübelerinden hiç çıkmadan geçirmişler . Cece Fefe'ye “Ne yapacağız Fefe çok korkuyorum aynı İstanbullaşan İzmir gibi olursak hani büyücü Kirke'nin anlattığı masaldaki gibi” demiş . Fefe de “Bu işi çözse çözse Kirke çözer .Bence sabah gün doğmadan Kaf Dağının tepesindeki Kirke'nin evine gidelim bizi anlasa anlasa o anlar” demiş Sabah Cece ve Fefe gün ışıkları Kaf Dağının tepesine doğru turunculuğunu vurmadan heybelerine Kirke'ye hediye etmek üzere balık doldurarak yola koyulmuşlar. Kirke’nin evini bulmak da öyle kolay değilmiş . Kirke sevdiklerinin geldiğini görünce güllerden yol yaparmış sevmediklerine iste dikenlerden . Kirke'nin kuşu zilli bu ikiliyi görünce Kirke'ye uçarak haber vermiş Kirke bastıkları yerlere çiçekler koymasını söylemiş Zilli’ye .
Cece ve Fefe Kirke'nin huzuruna geldiklerinde korka korka durumu anlatmışlar . Kirke 'de “Yaşadığı yeri de geldiği yer gibi yapacaksa niye gelmiş bu adam !”diye kızmış . Kirke: “Siz kulübenize dönün kapınızı bacanızı sıkıca kapatın. Üç gün boyunca ne duyarsanız duymamazlığa gelin , ne görürseniz görün sakın dışarı bakmayın ,sakın dışarı çıkmayın” demiş.Cece ile Fefe kulübelerine gitmişler ve Kirke'nin söylediği gibi kapılarını bacalarını kapatmışlar birbirlerine sarılıp uyumuşlar . Birinci gün evlerinin altından bir gürültüyle başlayan zelzele gün boyu sürmüş . İkinci gün şimşekler çakmış tüm gün yağmur yağmış .Üçüncü gün Kaf Dağının mağarasındaki ejderhalar uyanmış her yeri ateşler sarmış .
Süre bitince dördüncü gün Cece ve Fefe kulübelerinden çıkmış . Şapkalı adamın hasır şapkasından duman yükseliyor,paçalarından su akıyormuş ağlayarak Cece ve Fefe'ye koşan adam . Ben gidiyorum komşularım buradan hiçbir şey olmaz burada yaşanmaz deyip motosikletini de koca kayığına yükleyip gitmiş . Cece ve Fefe 'de derin bir oh çekmiş . Akşamında Zilli ile haber yollamışlar Kirke'ye büyük bir ziyafet var demişler . Ejderhalar da o gün gökyüzünde sevinç çığlıkları atmış . Doğa Doğaya dönmüş herkes rahatlamış masal da burada şenlenmiş şükürlenmiş bitmiş ....
SELCEN HATUN I 11.07.2024
www.instagram.com/selcenhatununmasallari