Bir varmış bir yokmuş Kaf dağının eteklerinde bir küçük kulübe varmış.
Cece ile Fefe kulübenin ortaklarıymış . Kulübeden aşağıya akan yeşillikler ve yumruğum kadar mavi çiçekler her sabah Cece ve Fefe’ye neşe verir onları her açan çiçek heyecanlandırırmış.
Yine güzel bir sabahta Cece tarlasındaki ekinleri sulamaya gitmiş . Ekinlerinin arasında boynunu bükmüş gözü yaşlı bir buğday tanesine rastlamış .Buğdayı ellerinin arasında okşamış ama buğday başını bir türlü başını güneşe kaldırmıyormuş.
Cece bu duruma çok üzülmüş açmış ellerini güneşe ve üzel güneş neden benim başağımın başını eğdin ? Neden küstürdün ?” demiş .
Güneş heybetli sesiyle “Üzülmen gerekenle üzülmemen gerekeni bilmiyorsun anlaşılan , başaklar olgunlaştığında başları öne eğilir. Olgun başak eğik durur, eğer dikse içi koftur. Senin diğer başaklar demek ki kibirden bana kafa tutar gibi boş kalmışlar . Şimdi sen esas o tarlandaki tek başı öne eğik başağı sula ve ona gözün gibi bak çünkü ilk ürünü o sana verecek “demiş
Cece bu bilgi karşısında daha çok üzülmüş hasadım iyi geçmeyecek Fefe’ye ekmek için ne götüreceğim ben diye iç geçirmiş .
Cece Yaşadığı olayı biraz heyecanla biraz hüzünle Fefe’ye anlatmış. Fefe de koşarak tarlaya gitmiş o boynu bükük başağa bakmış “Olsun Cece en azından bir OLGUN buğday başağımız var üzülme “demiş .
O sırada Başak dile gelmiş “Güzel kızım , iltifatın için teşekkür ederim ama ben henüz olmadım demiş “
Aradan bir iki hafta daha geçmiş Fefe heyecanla buğday başağına gidip güzel başak oldun mu ? diye sormuş .
Başak henüz olmadım ama içimde onlarca tane büyüttüm artık onları alıp ayıklayabilirsiniz demiş .
Cece ve Fefe başağı çerinden çöpünden ayıklayıp bir avuç buğday tanesi elde etmişler . Fefe yine elindeki tanelere bakarak oldunuz mu şimdi diye sormuş taneler hep bir ağızdan değirmene götür bizi henüz olmadık demişler . Değirmende Cece bir güzel eze eze pür pak bir un yapmış bu buğday tanelerinden .Fefe merakla bu iki avuç olan una sormuş şimdi oldunuz mu ?
Güçlü bir ses olmadım beni suyla karıştır fırına ver ekmek olayım demiş. Fefe undan bir hamur yoğurmuş ve fırına vermiş . Mis gibi küçük bir ekmek çıkmış fırından .
Fefe yine sormuş şimdi oldun mu ?
Ekmek bir lokmamı boğazından geçirirsen olacağım demiş .
O gece Cece ve Fefe anlamışlar ki ,etrafına fayda sağlamıyorsan içi dolu bir başak tanesi bile olsan ,OLDUM diyemezsin .
Ertesi gün Cece Fefe'ye sabah uyanır uyanmaz "Hayat yolculuğunda takındığımız onlarca kimliğin ,sıfatın anlamı çevreye yarar sağlamadıkça bizi biz yapmaz adam yapmaz kadın yapmaz . İnsana ,doğaya ,canlıya ,yaşadığın gezegene ,yaşadığın ülkeye bu güne kadar ne verdim ? ne kadar kendi parçamdan verdim demediğin sürece ham kalırsın .Bireysel başarılarımız bizi bir şey yapmaz , tevazu ve alçakgönüllülük ile yapılan her paylaşım ise her daim kazanır,kazandırır sevgili Fefe öyle değil mi ? "demiş
Fefe ise Cece'ye gülümseyerek sen insan olmanın şiirini duydun mu hiç diye sormuş ve devam etmiş .
" Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa
Denizler bir fırtınalık görkemli
Bizse kendimizi insan olarak
Bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa.”
Edip Cansever
SELCEN HATUN I 10.08.2024