ÖZEL : İZMİR'DE ARITMA TESİSİ AÇMANIN SIRASI MI?
İZMİRİZ.BİZ - CHP Lideri Özgür Özel, Başakşehir'deki Kanal İstanbul güzergahındaki miting öncesi yaptığı açıklamada gazetecilere ateş püskürdü. Manisa'da Mesir Macunu Şenlikleri ve İzmir'de Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi 4. Fazı açılışına katılmamasıyla ilgili yapılan haberlere tepki göstererek, 'Ya biraz gazetecilik yapın. Manisa'daki miting değil, mesir saçmadık. Arkadaşlarımız içeri alınmışken mesir mi saçacağız? İzmir'deki de arıtma tesisi açılışı. İçeride arkadaşlarımız ikinci dalgadayken arıtma tesisi açmanın zamanı mı? Ekrem İmamoğlu'yla görüştü. Kimle görüşecek? Bu, bu yaşanan ikinci dalgayı Ekrem Başkan'la değerlendirmeyeceğiz de kimi? Akşamına da diyor adayı değiştirdi. Ya Allah'tan korkun ya! Yani eğer gerçekten bu kadar dezenformasyonu yanlışlıkla yaptıysanız o zaman bu açıklamayı da koy oradan, cevap hakkına saygımdan bunu yayınlıyorum de. Çünkü gazetecilik ahlakı bunu gerektirir. "Manisa ve İzmir mitinglerini iptal etti." demek ne demek yani?' dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kanal İstanbul güzergahındaki miting öncesi Saraçhane'de kritik açıklamalarda bulundu.
Özel şunları söyledi;
Saraçhane'deyiz. İstanbulluların ilk sorduklarında 25 yıl sonra artık Tayyip Bey'in atadıkları değil, "Benim seçtiğim yönetsin." dediği mekandayız. O sefer Ekrem İmamoğlu'nun rakibi Türkiye Cumhuriyeti'nin son başbakanıydı ve Meclis başkanıydı. Yani Tayyip Bey, Ekrem Bey'in karşısına kendi aday olamıyorsa çıkarabileceği en iddialı adayı çıkardı.
YÜRÜYEN MERDİVENE TAŞ SIKIŞTIRDILAR
Seçimi kaybettiler. Hazmedemediler iptal ettirdiler. 13.000 oyluk fark 806.000'e çıktı 45 gün sonra. Efendim, "Osmanlı tokadını Haziran'da vuracağız." diyenler demokrasi tokadını yediler ama maalesef ders almadılar. 5 yıl boyunca İstanbul'a en iyi hizmetlerin yapılmaya çalışıldığında hazımsızlıkla, gün oldu reklam filmi çeker gibi kiraladıkları bir otobüste arkasından duman çıkartıp İETT'nin otobüsleri eski, yanıyor.
SÜLEYMAN SOYLU 37 DOSYAYA EL KOYDU
Sanki kendileri yenilemişler de biz eskisiyle takas etmişiz gibi. Gün oldu yürüyen merdivene taş sıkıştırdılar. Gün oldu en memnun olunan hizmetleri sabote etmek için ellerinden geleni yaptılar. Pandemide dayanışma için toplanan milyonlarca lira para yoksulların, ihtiyaç sahibinin kursağından geçmeden bu paralara el koydular. 5 yıl boyunca yapmadıkları hazımsızlık kalmadı. En sonunda milletin karşısına çıktıklarında bu sefer şehirciliği en iyi bildiklerini iddia ettikleri, ismi bakanı karşısına çıkardılar ama İstanbullu bu kez de Ekrem İmamoğlu'na 1 milyon 100.000'in üzerinde bir farkla görevi yeniden verdi. "Senden razıyız, senden memnunuz." dedi. 5 yıl boyunca 300'den fazla müfettiş hemen her gün, neredeyse 7 gün 24 saat didik didik didik her şeyi inceledi, hiçbir şey bulmadı ama önceki dönemlere ait bulunmuş 37 dosyada tam savcılığa gidecekken Süleyman Soylu tarafından gelindi, el koyuldu.
"Yetkiyi biz aldık, devraldık." dendi. Eski dönem yolsuzlukların hepsinin üstü kapatıldı. Böyle bir sürecin sonunda millet, "CHP'li belediye, Cumhuriyet Halk Partisi grubu, belediye başkanları ve Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu iyi hizmet etti, dürüst hizmet etti." diyerek bir yıl önce görevi bir daha verdi. Bunu da hazmedemediler ve bu sefer buraya geçmişte adaleti Çağlayan Adliyesi'nde mahkeme mahkeme gezerek katlettirdikleri bir seyyar giyotin'i bu sefer siyasi bir makamdan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na görevlendirdiler.
CUMHURBAŞKANI ADAYINA İKİ YÖNLÜ DARBE
Zaten bu görevlendirme bakan yardımcısından başsavcı yaparsan o gelip burada partinin talimatlarını uygulamaya memur kılınmış bir isimdir. Ekim ayının 5'inden itibaren büyük bir saldırı halindedir. En nihayetinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin seçilmiş belediye başkanına, seçilecek cumhurbaşkanı adayına iki yönlü bir darbe gerçekleştirmiştir. 19 Mart günü 4 günlük gözaltı süresiyle tam ön seçiminin olduğu gün, seçim sandıklarının kurulacağı saat hakim karşısına çıkarmıştır. Sandıkların sayılacağı saat, sandıklar açılırken üstüne Silivri zindanının demir parmaklıkları kapanmıştır.
İtalyan mafya tarzı bir iletişimimiz var. Ekrem Başkan ön seçime adaylık başvurusu yaparken o da İstanbul Üniversitesi'ne diploma iptal başvurusu yapıyor. Bir de diyor ki: "Hızlı olun. Bu belge YSK'ya dahil her yere verilmektedir." Yani bir kişiyi hedef aldığı belli. Dünya kadar kişinin diplomasını iptal ediyor ama niyeti belli. Cumhurbaşkanı adayı olmasın. Ön seçimden 4 gün önce operasyon, ön seçim sabahı hakim karşısına, sandıklar açılırken Silivri zindanın kapısı kapanıyor. Ne yapsın daha? Daha öz Türkçe nasıl anlatabilir? Diyor ki: "Korkuyoruz. Talimat aldım, aday yapmayacağız. Diplomasını iptal de yapacağız, onu da yapacağız, bunu da yapacağız." Tabii bu sözden daha güçlü bir tane söz var, o da milletin sözü. 15,5 milyon kişi çıktı, adayının arkasına geçti. Bütün hesaplar bozuldu. Bu meydanda, Saraçhane'de dünya siyasi tarihinde ilk kez aynı meydanda, aynı saatte 7 gün üst üste aynı kişi konuştu ve yüz binler, 500 binler, 1 milyonlar burada dinlediler ve bu meydandaki birliktelik buraya yapılan darbeyi püskürttü. O günden bugüne hem ahlaki üstünlük bizde... Hem çoğunluk enerjisi bizde. Haklı olduğumuz için. Bu millet gözünün içine bakar, doğru söyleyenle yalan söyleyeni ayırır. Bu millet gözünün içine bakar, haklıyla haksızı ayırır. Ahlaklıyla ahlaksızı ayırır. Sen İstanbulluyu görmüyor mu? Bikemediğin bülüğü yargı eliyle kırmaya çalıştın. O yüzden de Ekrem İmamoğlu'nun arkasında duruyor. İBB'deki bürokrat arkadaşlarımızın, ilçelerdeki belediye başkanlarımızın arkasında duruyor, durmaya da devam edecekler.
İFTİRALARINA KANIT BULAMADILAR
İlk önce yaratmaya çalıştığı algı geri püskürdü. Getirmeye çalıştığı kayyumun hevesi kursağında kaldı. Sonra yalancı şahitler, neydi? Meşe, ladin, çınar diye üç odunun gizli tanıklığında bir sürü yalan attılar. Bunları servis ettiler ama mahkeme ne bekler, adalet ne bekler? Bu iftiraların, bu iddiaların iftira olmadığını kanıtlamak için somut delillerle desteklenmesi lazım. İşte o delilleri bulamadılar çünkü yok. Çünkü kişi kendinden bilir işi. "Git bak Akın, yaptı bunlar bir şey." diye yolladılar. İftiralarla yola çıktılar, kanıt bulamadılar. Böyle olunca bu sefer yandaş müteahhitlerinden yalancı şahitler ürettiler ama "Gördüm, verdim, aldı." şurada yok. "Duydum." var. O duyduma da "Ben bu yalanları çok duydum." dedi kamuoyu, inanmadı. Bu sefer içerideki arkadaşlarımızın üzerine baskı kurarak, daha önce defalarca anlattım. Kadın tutukluları "Bak, birazdan ekran kapanacak, gidersem 10 yıl ne beni ne evladını görürsün." diye ya da doktor muayenesine diye bir mekana götürüp "Bak, çocukların var, onları görmek istiyorsan buradan eve git ama istediğim gibi ifade ver." Buna direnenleri içeride tuttular, buna teslim olanları dışarı saldılar ama sonuç alamadılar. Şimdi ikinci dalgaya yelkenlendiler.
2.DALGANIN AMACI İBB'Yİ İŞLEYEMEZ HALE GETİRMEK
Bu ikinci dalganın amacı şu, güya İBB gibi bir kurumu çökertecek, işleyemez hale getirecek, hizmetler aksayacak. Ya burası o kadar köklü bir kurum ki ve biz burayı birilerinin sadakatına ya da birilerinin "O tarikattansın, bu cemaattensin." diye değil, hangi görüşten olursa olsun "liyakatli misin, değil misin?" diye aldığımız kadrolarla yönetiyor. Ekrem BaşkanI, Buğra'yı, Genel sekreteri alırsın, yerine yenisi gelir. Yardımcısını alırsın, yerine yenisi gelir. Bu binada, bu kurumda herkesin yaptığı iş liyakate göre bellidir. Hastalansa da iş sürer, istifa etse gitse de sürer. Herkesin yedeği vardır, yedeğin yedeği vardır. Siz bu binadan İstanbul'un yönetilmesine engel olamazsınız.
Tutuklu olmaması, işinin başında olması vicdanın, ahlakın, aklın gereğidir. İkinci parti operasyonda arkadaşlarımız şimdi Vatan Emniyet'ten Çağlayan Adliyesi'ne götürüldüler. O süreci takip ediyoruz. Ama sorulan sorular, hepiniz gördünüz. Buradan sadece Özel Kalem Müdürü Kadriye Hanım, benim buradaki 7 günlük misafirliğimde yan odada bir yandan arkadaşlar için, başkanı için iki gözü yaşlı, harıl harıl çalışan kardeşimize sorulan soru: "Senin arabanla İpsala Sınır Kapısı'ndan 2021-2022'de araç girmiş çıkmış. Rüşvet paraları taşınıyor olabilir mi?" Kadriye Hanım'ın cevabı: "Ben aracı 2023 Aralık'ta aldım." Bakın orada yazıyor. Bir üst satırda yazıyor. "2023 Aralık'ta tescili üzerine geçen araç" diye. 2021'de araç çıkmış Kadriye Hanım'dan sonra. Sonra diyor ki: "Kadriye Hanım birileriyle, birilerinin talimatıyla ₺1.130.000 para yollamış." Diyor ki: "Hesap kendi hesabım. Parayı kendim yolladım. Çünkü araç satın aldım. Hesap benim, giden para otomobili satın aldığım kişilerin ve tarih, yukarıda yazan tarih. Demin sorduğunuz soruya verdiğim cevaptaki tarihte havale yapmışım. Aracı 23 Aralık'ta aldım. Parayı 23 Aralık'ta yolladım." "Ha öyle mi? Ha öyle mi?" dedikleri Kadriye Hanım şu anda Çağlayan Adliyesi'nin nezaretinde sorgu sırası bekliyor arkadaşlar. Ve bu sefer de, geçen sefer meşe, ladin, çınar diye üç odun vardı. Bu sefer Doğan, Şahin, Kartal diye üç hayvan var. Yalancı şahit, iftira için. Odunlardan sonuç alamayanlar hayvanları gizli tanık yapmışlar. Biz de göreceğiz bakalım Doğan, Şahin, Kartal ne iftira atmış. Buna karşı verilen hangi doğru cevap milleti ne kadar ikna etmiş? Bir kez daha meydan okuyorum.
TRT'DEN CANLI YAYIN İSTİYORUZ
Bir kez daha meydan okuyorum. TRT'den canlı yayın istiyoruz. Hadi TRT'de sorsun bakalım, çok hazırlıklı savcın. "2021'de para mı taşıdın? Ben o arabayı 2023'te aldım." Ne düşünecek Hatice Hanım Konya'dan bunu izlerken? Ahmet amca Kayseri'de izlerken ne diyecek? "Aferin Tayyip Bey" mi diyecek? "Ya yazıklar olsun." der. Bunlar Allah'a inanan, ibadetini yapan, oyunu namusu gibi bilen, öyle kullanan insanlar. Vallahi size oy verdilerse ellerimiz kırılsın. "Bu yapılır mı?" diyecek. Bu kadar iftiralarla dolu bir süreci yine atlatacağız. Ben bugün buraya bir dayanışma ziyaretine, bir hatırlarını sormaya, burada içerideki arkadaşlar için üzülen arkadaşlarımıza "Bu da gelir bu da geçer çünkü haklı olan biziz." demeye geldim. Bu binada rüşvetler dönüyor olsa, bu binada haksızlıklar oluyor olsa, bu binada yolsuzluklar oluyor olsa her çıkan gözyaşlarıyla uğurlanır, her gelen koşarak sarılarak mı karşılanır? Bu binada liyakat var, dürüstlük var, dostluk var, sevgi var. Biz bu binaya geldiğimizde çalışanlara başka yemek vardı, başkanlara başka yemek vardı. "Size antrikot pişirebilirim." diyordu. Ekrem Başkan: "Yok öyle şey, herkes ne yiyorsa biz de bunu yiyeceğiz bundan sonra." dedi. Bu binanın eskiden de çalışan şimdi de çalışan güvenlik görevlileri: "CHP'liler nasıl adamlar? Gelen giden elimizi sıkıyor, hatır soruyor. 'Bir derdin var mı?' diye soruyor. Bizimle birlikte gün geçiriyor, bizimle sohbet ediyor. Kimse bizim yüzümüze bakmazdı." diyor. Bu AK Partiler yemeği lokantada yiyip polislere kumanya yedirten adamlar, bu AK Parti'nin yöneticileri. Bir Cumhuriyet Halk Partili nerede yemek yiyorsa polisi de, şoförü de, koruması da orada yemek yer. Bunları millete anlatmaya ben zul sayarım da o kadar çirkinleştiniz ki en basit detaylarınızı, en basit detaylarınızı, en rezil kibrinizi, sonradan görümüşlüğünüzü teker teker anlatacağız bu millete. Düne kadar yapılanlardan üzgündük. İnancımız vardı, kararlılığımız vardı. Haklılığın özgüveni içindeydik. Bu ikinci dalgada ne zaman çocukla ve kadınla uğraşmaya başladınız kızgınız artık, kızgınız. Kızgınız.
BEBEKLE, ÇOCUKLA, KADINLA UĞRAŞAN ZİHİYET
Görevinden dolayı sorgulanır, aslanlar gibi hesap verir, yargılanır. Ama bir kadın birinin eşi diye, bir çocuk birinin evladı diye zulmedilmez. Bunun adı psikolojik harp falan değil. Bunun adı tenezzül, bunun adı tamahkarlık, bunun adı karaktersizlik. Çocukla ve kadınla uğraşarak bizim psikolojimizi altüst edeceğinizi sanıyorsanız çok beklersiniz. Biz de bekliyoruz ama intikam almak için değil. Çünkü bizim töremizde, örfümüzde, geleneğimizde, kültürümüzde dost da düşman da, dostluk da düşmanlık da mertlik ister. Namertçe aileyle uğraşmayız. Onu sizin semirttiğiniz FETÖ yapıyordu, ona karşı da siz yapıyordunuz. Onlar sizin evlatlarınızla, çocuklarınızla uğraştı. Onlar sizin özel alanlarınıza girdi çıktı. Siz de sonra onların evlatlarıyla uğraştınız. "Kabuk mu yiyecekler? Kabuk yesinler. Neden? Babası FETÖ'cü." Evladı... Hamile kadınları, hamile kadınları, 8 aylık hamile kadınları lojmandan attınız. Elinden devletin imkanıyla doğum yapma imkanını aldınız. Yeşil kart bile vermediniz aylarca. İlaç alamamaya terk ettiniz, ölüme terk ettiniz. Sırf eskiden etle tırnak gibi olduklarınız size darbe yaptı diye yeni doğmuş bebeklerini anne sütü yok, mama alamaz hale getirdiniz. Pirinç unu yedirdiniz. Ağaç kabuğu ye dediniz. Siz böyle bir ahlakın insanlarsınız. O yüzden, o yüzden, o yüzden tarih bizi haklı çıkaracak. Çünkü biz iyi insanlarız ve sizin gibi kötücül bir aklın, evlatla, çocukla, bebekle uğraşanlara karşı her zaman, her zaman bu toplumun o Anadolu irfanı dediğimiz, bu toplumun ahlakı bizi sakınıyor. Bizim evladımızın da, eşlerimizin de, içerideki arkadaşlarımızın da güvencesi Anadolu'daki insanların ahlakıdır. Bu ahlaktan nasibini almayanlara söyleyecek sözümüz vardır ama yine de ne evladından ne eşinden alınacağımız intikamımız yoktur. Biz, bizim örfümüzde bu yok. Bilmiyorum Milliyetçi Hareket Partililerin örfünde var mı? Buna göz yumuyorlar. Onların örfünde var mı bir sorgulasınlar. AK Parti'yi yöneten kadroların örfü mörfü evde bıraktığı belli. Zaten geçmişten de FETÖ'cülerin onlara ve bize, sonra da darbeden sonra onların, FETÖ'cülerin kundaktaki bebeğine ne yaptığı da belli.
Biz bu binadan, biz bu binadan İstanbul'u en iyi şekilde yönetiriz. Bu binadan çıkarsak yerimizi kendimiz kadar güvendiğimiz insanlara bırakırız, Türkiye'yi yönetmeye gideriz arkadaşlar. Biz bu binadan çıkarsak Türkiye'yi yönetmeye gideriz. Tayyip Erdoğan'ın da kahrı bu. Bu kahrı daha çok çekecek. Daha çok çekmek istemiyorsa sandığı önümüze getirecek. Millet kararını verecek.
Gazetecilerin sorularına yanıt
İmamoğlu başbakan, Yavaş Cumhurbaşkanı mı?
Öncelikle şöyle: iki tane çocuk Mimar Sinan'ın yaptığı caminin direği, minaresine eğri demiş. Mimar Sinan iki minare boyu halat istemiş, saatlerce çektirmiş çocuklar "Tamam düzeldi." diyene kadar. Onun için teşekkür ederim. 2 saat 10 dakikalık bir konuşmada defalarca şunu söyledik, bir: A, B, C, Z planımız Ekrem İmamoğlu'nun cumhurbaşkanlığı adaylığıdır, nokta.
'KENDİSİ BİLE ADAYLIKTAN VAZGEÇEMEZ'
İki: bu vakitten sonra değil ben, Ekrem İmamoğlu bile cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçemez. Çünkü arkasında 15,5 milyon kişinin iradesi var. İmamoğlu artık ne benim ne Özgür Başkan'ın ne CHP'lilerin, Türkiye'nin adayıdır. Kendi vazgeçemez. Defalarca bu konuşulmasına rağmen soru şu: Gün geldi aday olamadı ne olur? Eğer aday etmezlerse %70'le seçim kazanılır, çıkardığımız milletvekili sayısı 400 olur, anayasayı değiştirecek. Hemen anayasa değiştirecek gücümüz olur. O durumda da hem Ekrem İmamoğlu dışarı çıkar hem de hızla anayasa değişir. İcranın başı cumhurbaşkanı olmaktan çıkar, başbakan olur. Ekrem İmamoğlu da başbakan olur. Ekrem İmamoğlu hükümetin başına adayımızdır. Bugünkü adı cumhurbaşkanı adayımızdır.
Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçtiğimiz an başbakan adayımızdır. Bakanlarıyla bu ülkeyi yönetecek. Ekrem İmamoğlu dışında bir cumhurbaşkanı adayımız yoktur. Ancak yarın öbür gün Ekrem İmamoğlu geldi, aday oldu, cumhurbaşkanı seçildi. Zaten kendisi de güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönecek. İcra yetkileri başbakana geçince başbakan olur. O zaman tarafsız cumhurbaşkanı olur. Bu süreçte Ekrem İmamoğlu'na en ciddi katkıları kim sağladıysa milletin gönlündeki yeriyle de bir tane de tarafsız cumhurbaşkanı...
DEVLETİN BAŞI İMAMOĞLU'DUR
Bana soruyorlar: "Sen..." Ben genel başkan olarak bu zaferi kazanıp tarihe geçmek, sonra da istirahat etmek isterim deyip... Kim olur cumhurbaşkanı? Örneğin bu süreci bugüne kadar iyi götüren kişi Mansur Bey bundan sonra da devam ederse belki tarafsız cumhurbaşkanı olur. Bu başka bir şey ama devletin başı, icrası başı neresiyse oraya adayımız Ekrem İmamoğlu'dur. Bunu 100 kere söyledik.
CNN GÜYA İKİLİK ÇIKARACAK
Dünkü yayını da izleyenler var ama mesela CNN'deki kıymetli montajcı kardeşim 2 saat 10 dakika boyunca olan yayından kendisine demişler ki: "Burayı koy." Oradan güya ikilik çıkaracak. Yani düşün ki, düşün ki 2 saat 10 dakikada 10 kere "A, B, C planımız İmamoğlu'dur, adayımız İmamoğlu'dur, o bile vazgeçemez adaylıktan." demişken bunu görmeden böyle... Bir başka kardeşim, bir de biz hani böyle gazetecilik yapıyor, genç, iktidar tarafında olduğunda hakkaniyetli davranırlar, bilmem ne diye umduğumuz arkadaşlar...
ARITMA TESİSİ AÇMANIN ZAMANI MI?
Efendim Özgür Özel Manisa ve İzmir mitinglerini iptal etmiş. Ya biraz gazetecilik yapın. Manisa'daki miting değil, mesir saçmadık. Arkadaşlarımız içeri alınmışken mesir mi saçacağız? İzmir'deki de arıtma tesisi açılışı. İçeride arkadaşlarımız ikinci dalgadayken arıtma tesisi açmanın zamanı mı? Ekrem İmamoğlu'yla görüştü. Kimle görüşecek? Bu, bu yaşanan ikinci dalgayı Ekrem Başkan'la değerlendirmeyeceğiz de kimi? Akşamına da diyor adayı değiştirdi. Ya Allah'tan korkun ya! Yani eğer gerçekten bu kadar dezenformasyonu yanlışlıkla yaptıysanız o zaman bu açıklamayı da koy oradan, cevap hakkına saygımdan bunu yayınlıyorum de. Çünkü gazetecilik ahlakı bunu gerektirir. "Manisa ve İzmir mitinglerini iptal etti." demek ne demek yani? Ben böyle olağanüstü süreçlerde olağan programları sürdürmenin son derece hatalı olduğunu düşünürüm ve o olağanüstü bugün hakimlik karşısına çıkıp da durumları belli olana kadar arkadaşlarımızın durumunu takip edeceğiz. Yarın da Kanal İstanbul'u konuşmak üzere hep birlikte çarşamba 20.30 gece mitinginde hep birlikte buluşacağız. Bütün Türkiye'ye... Kanal İstanbul'u... Ne diyorlardı? "AK Parti Kanal İstanbul'dan vazgeçti." Dün yayınladık videoyu. Pata pata pata pata pata İstanbul'un üstünde uçuyor. Efendim şu köprü 800 metre, bu köprü 600 metre, bu böyle, kanal buradan girecek, buradan çıkacak. Bizimki de bakıyor Katarlılara hangisini daha versem diye. Yarın Başakşehir'de 20.30'da hep birlikte hem Kanal İstanbul'u hem de bu operasyonların esas niyetini bir kez daha ifşa edeceğimiz, aynı zamanda Ekrem Başkanımıza, belediye başkanlarımıza, tutuklu meclis üyelerimize, tutuklu bürokratlarımıza sahip çıkacağımız mitingimize hepinizi bekliyoruz arkadaşlar.
("...Devlet Bahçeli yazılı bir açıklama yaptı. O açıklamada frekans kesici kullanıp kameraları bantlayan yüzler bilinmektedir. Lüks otellerde kaçak toplantılar düzenleyenler ortadadır. Dışarıdan tetikli, içeriden tedarikli Cumhuriyet Halk Partisi çok yoğun şaibe ve şüphe altındadır demiş kendisi. Bir yanıt vermek ister misiniz?")
Devlet Bey'e şunu söyleyeyim. Çok, kıymetli devlet deneyimi olan kişiler var kadrosunda. Birazcık bu koruma meselelerini bilen arkadaşlara sorsunlar. Mesela Devlet Bey şunu sorsun veya şunu söylesin. Aynı bantlama işlemlerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekibi yapıyor. Daha en son 7 Mart'ta Avrasya Merkezi'nde, Avrasya Toplantı Merkezi'nde, Gösteri Merkezi'nde iftar programına geldi. İstirahat edeceği katın bütün kameraları bantlandı ve iftar yaptığı yerin bütün kameraları bantlandı. Bize geldiklerinde "Bantlama mı yapalım?" Dedi ki: "Gelin cihazın başına geçin. İster durdurun, ister oynatın, ister silin. Biz, cumhurbaşkanlığı koruma ekibi ne istiyorsa onu yapsın." dedik. Cihazın başına oturtturdu. Şimdi bir iftar programını bantlamak gerekiyorsa, bugünkü cumhurbaşkanı onu yapıyorsa, yarınki cumhurbaşkanının koruma ekibinin aldığı eğitim gereği yaptığı bu standart tedbiri nasıl kriminalize edebilirsiniz? Ben de yemek yerken ilk başta tabii yeniyiz, acemiyiz. Daha önce koruma kararı defalarca alınmasına rağmen reddetmişim.
ÇORBA İÇERKEN BAKIYORUM, KARŞIDAKİ KAMERA NİYE BANTLI?
Şimdi zorunlu korumadayız. Çorbayı içerken bakıyorum karşıda kamera bantlı. "Bu niye bantlı?" diyorum. "Öyle olması gerekiyor efendim." diyor. "Buradan" diyor, "olmadık bir görüntü çıkar ortaya. Üstüne bir şey dökersin, bilmem ne. Sosyal medya... Bizim görevimiz sizin itibarınızı da korumak." diyor. Dedim peki. Aldıkları eğitimin gereği o, görevlerinin gereği o. Erdoğan yürürken takıldı, düştü. O görüntüyü servis edilsin istemiyor. O ekibin de görevi o. Veya Ekrem Bey gitti görüşme yaptı. Bugün şunu düşünün arkadaşlar, Türkiye'de Ekrem Bey'le görüşen herkesi şu anda hain ilan eden bir medya var. Bakın bugün, bu Akın Gürlek'in iddialarını yayınladığı bir site var. Şimdi reklamını ben yapmayayım. Her türlü rezil iddiayı önden oraya koydukları bir site var. Söyleyip de reytingini arttırmayayım, hepiniz biliyorsunuz.
DEVLETİ SUÇ ÖRGÜTÜ GİBİ YÖNETİYORSUN
Bakın Erdoğan, eskiden Erdoğan'la görüşüp İmamoğlu'yla görüşen ne kadar iş adamı, siyasetçi varsa onlara "Hain, hain! Bu da hain, hainlik yapıyor." diyor. E bu şartta kapanır tabii. Sen devleti devlet gibi yönetmiyorsun ki, suç örgütü gibi yönetiyorsun. Bugünkü cumhurbaşkanı hangi ihtiyaçtan cemur kullanıyorsa o ihtiyaçtan cemur kullanıyoruz. Hangi ihtiyaçtan kamera bantlatıyorsa biz de o ihtiyaçtan kamera bantlatıyoruz. Mevcut cumhurbaşkanı hangi ihtiyaçtan bunları yapıyorsa aynı ihtiyaçtan bir sonraki cumhurbaşkanı uyguluyoruz. Var mı diyeceğiniz? Millet karar verecek. Ha, millet bir sonraki cumhurbaşkanının kim olacağına sandıkta karar verecek. Karar vermezse... Patron millettir. Biz milletin bizi seçeceğine inanıyoruz. İşin kötüsü onlar da milletin bizi seçeceğine inanıyorlar. O yüzden her türlü çirkefi, çamuru, kumpası kuruyorlar. Çirkefi, çamuru yapıyorlar, kumpas kuruyorlar.