Haber Resmi

 

Sizinle birlikte uzun bir süredir Tarihi Kemeraltı Çarşısı’nı konuşuyoruz. 
Kemeraltı’nın asırlık esnaflarıyla tanıştık örneğin.

Kemeraltı'nın simgelerinden birisi olan gastronomisinden bahsettik, lezzet ve tadım turu yaptık. Bir başka simgesi olan sanatçıları ve zanaatkarlarıyla tanıştık. 2500 yıllık bu tarihi çarşıda geçmişin izini sürdük, geçmişini hatırlayarak günümüze geldik.

“Kemeraltı Dedektifi” olduk sizlerle birlikte. 

Birçok değere ev sahipliği yapar Kemeraltı tarihi boyunca. Ünü hem ülkeye hem dünyaya yayılan birçok marka çıkar tarihi çarşıdan. Kemeraltı’na değer katan, ününü tüm ülkeye ve dünyaya tanıtan, Kemeraltının cazibe merkezi olmasını sağlayan, kent hafızasını ve kültürel mirasını oluşturan değerlerden söz edeceğiz bir süre...

***

Efeler, tarih içerisinde gösterdikleri başarılarıyla kahraman olarak görülmüş ve halk tarafından benimsenmiş. Efeler hakkında türküler yakılmış, müzikle beraber danslar da üretilmiş. Bugün Ege’de bayramlarda, düğünlerde, okullardaki etkinliklerde, önemli günlerde hep harmandalı ya da çökertme oynanır. Ege Bölgesinde, özellikle İzmir’de Efe, ebeveynlerin en çok tercih ettiği isimlerden biridir. Ege yöresinin simgesidir, Efeler.

Ve Hür Efe…

Kemeraltı Beyler Sokağında, 1948 yılından beri faaliyetini sürdüren öncelikle gazete ve matbaa olarak ticaret hayatına başlayan, daha sonraki süreçte antika mağazası olarak da devam eden bir işletme.

Haber Resmi

Ödemişli Şeref Üsküp. 1923 doğumlu. 1922’de büyük babası Üsküp’ten muhacir olarak gelip Ödemiş’e yerleşir. 1 sene sonra, 1923’te babası Şeref Üsküp doğar, Cumhuriyetle beraber. Hatta Ekim 1923’te. Doğum gününü de 29 Ekim olarak kutlarlar. Ödemiş’te lise eğitimi yok, o dönemlerde. Lise eğitimi için İstanbul Kabataş’a gider, Şeref Üsküp. Ama bitiremez ekonomik zorluklar nedeniyle. Okurken de gazetecilik merakı sarar, eli de kalem tutar. İkdam ve Kurum gazetelerinde muhabirlik yapar. Ama yine ekonomik olarak tutunamadığı için Ödemiş’e geri dönmek zorunda kalır. Ama gazetecilikten vazgeçmediği için Adnan Düvenci ile çalışmaya başlar. Adnan Düvenci, o dönemde Demokrat İzmir Gazetesinin sahibi ve başyazarı.

İzmir tarihinde yer etmiş, önemli gazetelerimizden, Demokrat İzmir Gazetesi. Atilla İlhan da orada yazar mesela, o yıllarda. Bu gazetenin Küçük Menderes Havzasında (Ödemiş, Tire, Bayındır bölgesi) muhabirlik yapar, Şeref Üsküp. Ama Adnan Düvenci, siyasi olarak ters düştükleri için ve birkaç yazısından dolayı Şeref Üsküp’ü kovar. Şeref Üsküp kendisini kovduğu için ve gazetecilikten uzaklaştığı, ticaret hayatına atıldığı için Adnan Düvenci’ye ömür boyu teşekkür eder.

Demokrat İzmir’den ayrılınca önce kendi gazetesini Ödemiş’te çıkartır, Şeref Üsküp. Hür Efe’yi. Yani Hür Efe ilk kez Ödemiş’te çıkar. 1948 yılında. Ama Ödemiş’te matbaa yoktur. Gazetesini trenle İzmir’e götürüp İzmir’de bastırır. Kısa bir süre sonra gazeteyi de matbaayı da İzmir’e taşır. Matbaa kurar İzmir’de, Kemeraltı’nda.

Haber Resmi

İşte hikâye böyle başlar… Kemeraltı sevdası böyle başlar…

Haber Resmi

Ödemişli olduğu için birçok namlı efe ve zeybeği tanımış, Şeref Üsküp. Onlarla röportajlar yapıp öykülerini, milli mücadele hatıralarını nakleden erken dönem mahalli gazetecilik yapma şansı bulmuş birisi. Şeref Üsküp’ün Ödemişli olması, efe-zeybek kültürüne ilgisi ve bu konuda yayınlamış olduğu kitaplar sebebiyle ailesi de efe-zeybek kültürü içinde kendilerini bulurlar, bu kültürle yetişirler.

“Hala Kemeraltı Beyler Sokağındaki Hür Efe isimli gazete matbaamız ve antika dükkanımız tüm bu Küçük Menderes Havzasındaki efe-zeybek kültürüne hizmet veren, dahil olan, kendini ait hisseden bugünkü tüm efelere, zeybeklere, otantik Ege kültürüne sahip ya da hayran ve bu kültürü yaşatmaya çalışanların İzmir’deki merkezi, odak noktası olma ödevini de sürdürmekteyim.” der Şeref Üsküp’ün oğlu Cem Üsküp.

Haber Resmi

70 küsür senedir 9 Eylül kutlamaları yapılır Hür Efe’de. Kutlamaların ilk döneminde, tüm Küçük Menderes Havzasındaki Efe-gaziler gelir. Günümüzde artık eski Efelerin torunları kutlamalara katılıyor. Her 9 Eylül, Konak Meydanındaki bayrak merasiminden sonra Kemeraltı’ndaki binalarında zeybek kıyafetleriyle, görkemli kostümleriyle toplanır, Efeler. Davul zurna olur, zeybek oynanır. Sofralar kurulur, sokak bayraklarla süslenir. Hep beraber tüm efelerle, tüm İzmirlilerle, tüm gönlü Atatürk sevdalısı, yüreğinden kendisini İzmirli hisseden ve milli mücadele gazilerimizi, şehitlerimizi anmak isteyen tüm dostları burada misafir ederler. Bu bir davet üzerine değil, herkese açık, burada olmak isteyen herkesin gelebileceği, İzmir’in en coşkulu 9 Eylül kutlamalarından birisidir. Vali, belediye başkanları, Efeler, İzmirlileri buluşturur Hür Efe, her 9 Eylül sabahında.

Haber Resmi

Bu mekân; zaman içerisinde Kemeraltı’nın sözlü tarihinin, sosyal ve kültürel önemli bir kaynaşma noktalarından olmuş, tarihi bir mekân aynı zamanda. Şeref Üsküp’ün gazeteci olması sebebiyle, çevresi genellikle entelektüel insanlarla dolu. Gazeteciler, siyasetçiler, yazarlar, akademisyenler, sanatçılar, İzmir’in her alanda eşrafı sayabileceğimiz insanların akşamları da buluşma noktası. Bir kısmına yetişebilmiş Cem Üsküp. Sanatçılardan Turgut Pura, şair Cevat Şakir, Safiye Ayla, Ayhan Aydan, gazetecilerden Özdemir Hazar, Besim Akımsar, Nihat Paykoç, Şinasi Revi gibi İzmir’in tarihinde önemli yer almış kıymetli kişilikler gelirmiş Hür Efe’ye. Cem Üsküp’ün de yetişebildiği siyasetçiler; Alparslan Türkeş, Rıfat Baykal, Muzaffer Özdağ gibi milli birlik komitesi üyeleri, belediye başkanları, Halk Partili ve Ödemişli Kaya Bengisu, birçok akademisyen, eski rektör hocalar, çeşitli branşlardaki akademisyenler ve Kemeraltı eşrafı. Geçmiş dönemde doktorlar semti olarak adlandırılan Beyler Sokağının birçok namlı doktoru, sokakta iz bırakmış, kentte de hala sıkça anılan önemli, yer etmiş Kemeraltı eşrafı burada toplanır, sohbetler edilir, akşam sofralar paylaşılır, gün içinde hasbihâl edilirmiş. Cem Üsküp de bu baba mirasını sürdürüyor. Yine gerek birçok baba dostu ağabeylerinin gerek kendi dostlarının onu yalnız bırakmadıklarını, sık sık ziyaret ettiklerini söylüyor ve bu güzel Kemeraltı geleneğini sürdürdüklerini ifade ediyor.

Zaman içerisinde babası Şeref Üsküp’ten de intikal eden antika eser koleksiyonculuğu merakı ve hevesi ailede yer eder. Babası Şeref Üsküp iyi bir koleksiyoncudur. Arkeolojik eser de toplar. Efe-zeybeklerin kullandığı tüm aksesuarlar ve İzmir tarihi ile ilgili olan objeler evlerinde süslenir. Cem Üsküp’e göre, çocukken bunlar onun için oyuncak gibidir.

Haber Resmi

“Belki de aşı oradan tuttu. Bu sayede koleksiyonculuk yönüm oluştu. Antikacılık, eski eser sevdamız doğdu. Bu antika objelerle iç içe büyümenin biraz da babayı örnek almanın etkisiyle antikacılık tutkum ağır bastı. 1948 yılından beri sürmekte olan bir de mahalli gazetemiz var. Hür Efe. İzmirliler tarafından çokça bilinen. Basın yayın mezunu olmama rağmen gazeteden çok antikacılık yapma güdümü bastıramadım. Ben daha çok ticari alanda antikacılık yaptım. Artık 30 seneyi aştı. Bu süreçte İzmir Antikacılar Derneği başkanlığını da sürdürmekteyim. Antika ticareti yaparken kent kültürüne de katkı sağladığımızı düşünüyorum. Birçok kaybolmak üzere olan belge, bilgi, doküman hurdacılardan önce son durak bizlerde kalıyor. Kamu kurumlarına, müzelere veya özel koleksiyonlara girmesine aracılık ediyoruz. Antikacılığın yanında sergi ve müzecilik faaliyetleri yapmaktayım. İş biraz ona evrildi. Egedeki birçok kent müzesinin kuruluşunda tedarikçi, daha sonra da tedarik tasarım ve uygulama olarak da içinde olduğum projeler oldu. İşte Ödemiş, Kuşadası, Turgutlu, İnönü Anı Evi, Aydın Ticaret Odası Müzesi, Dikili Kent Müzesi gibi onlarca projelerde yer almak gurur verici.”

Kemeraltı Çarşısı AVM’lerden sonra biraz cazibesini yitirir. Bu süreçte kıymetli esnafını da kaybeder. Çarşının ekonomik ve sosyal olarak ziyaretçi profili düşer. Hepsi birbirini tetikleyerek çarşı kalitesi maalesef aşağılara iner 2000’li yılların başında özellikle. Ancak Cem Üsküp karamsar değil. Çünkü ağır ağır da olsa tekrar yukarıya doğru ivmelenen, cazibe noktası olmaya doğru ilerleyen bir çarşımız var, der Kemeraltı için. Çünkü çokça benzetildiği gibi üzeri paslı, buğulu bir mücevher gibidir Kemeraltı, ona göre. Tarihi dokusunu kentin diğer yerlerine göre oldukça koruyabilmiş, esnaf çeşitliliğini sürdürebilen, hala eski İzmir esnafı adabına, kültürüne sahip, çarşı geleneği var olan bir yerdir. Esnaf dayanışması görebileceğiniz, iyi dostluklar, iyi komşuluklar ya da meslek birlikteliği görebileceğiniz alanlar vardır.

Tarihi Çarşılar her kentin en önemli sosyal varlığı. İzmir’in hem maddi hem manevi kültürel varlıklarından en önemlisi Tarihi Kemeraltı Çarşısı. Tekrar cazibe merkezi olması isteniyorsa otantik ve kültürel değerlere ağırlık verilmesi gerekiyor, Cem Üsküp’e göre. Çarşıya gelen ziyaretçilerin aradığı da bu.

“Mesela yeme-içme, gastronomi kültüründe zenginiz. Bunları ön plana almalıyız. Otantik işletmeler, zanaatkarlar teşvik edilmeli. Burada gömlek, pantolon, ayakkabı markalarının yer alması çarşı için çok elzem değil. Her yerde bulunabilir. Özellikle Kemeraltı’yla özdeşleşmiş markalar; şekerlemeciler, çikolatacılar, lokantacılar, zanaatkarlar. Aslında bunların da somut olmayan kültürel miras olarak korunması yerel yönetimlerce teşvik edilmesi gerekir. Özellikle yıllanmış, eskimiş kent belleğinde yer etmiş bu dükkânların, küçük işletmelerin koruyup kollanıp biraz çarşının göz bebeği olarak yaşamlarına devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerel yönetimlerin, çarşının otantik kimliğini, tarihsel kimliğini, yapısını içindeki insan varlığıyla göz önünde alarak korumalı, desteklemeli ve bu şekilde çarşımızı tekrar İzmir’in en parlak yıldızı olması yolunda elbirliğiyle çaba göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.”

Kemeraltı’nda, eskiden olduğu gibi kültür-sanat dünyasından insanların rağbet ettiği mekanlar da olmalı aynı zamanda, Cem Üsküp’e göre. Eski Meserret, eski Şükran lokantaları ya da otelleri gibi. Akşam üzerleri ya da akşamları bu insanların toplandığı, sosyalleştiği çarşı üzerine, memleket üzerine konuştuğu, dost sohbetlerinin döndüğü simgesel mekanları yitirdiğimizi üzülerek ifade eder. “Keşke o eski Meserret ve Şükran günlerini ve gecelerini, sofralarını yaşayabilen kimseler olsaydık.”

Babası Şeref Üsküp Demokrat İzmir Gazetesinden ayrıldıktan sonra önce matbaacı olur, demiştik. Ticari kazanç daha çok matbaa işinden olur. 90lara geldiğimizde matbaacılık sektör olarak Kemeraltı’nda son bulur. Büyük teknolojik yatırım yapıp matbaacılığa devam etmeleri gerekir ama ayak uyduramazlar. Makineleri, teknolojileri geri kalır. Cem Üsküp matbaaya ilgisinin pek olmadığını söyler. Kardeşleri matbaacılıkla biraz daha ilgili olmasına rağmen sektör olarak bakıldığında Kemeraltı’nda pek matbaa kalmaz zaman içerisinde. Bir dönüşüm olur. Sanayi siteleri gibi büyük yerlerde çok büyük organize matbaa işletmeleri kurulur. 1980ler ve 1990lar Kemeraltı için çöküş dönemi denilebilir, Cem Üsküp’e göre. Çarşının cazibesini yitirdiği, çöküş yılları. İçinde yaşar. “Çok gözle görülür bir şekilde ve çok hızlı olur bu çöküş,” diye anlatır o dönemi. Antikacılığa geçiş yılları, dönüşüm hepsi bu döneme, yani 90’lı yıllara rastlar.

Bu kadim çarşıda kadim yapılar ve kadim dükkanlar ve çok yakın çevresindeki eski yerleşim olarak kullanılan evler bulunur. Antika eşya tedarik edebileceğiniz kıymetli bir alandır burası. Çarşının bu hinterlandı bir antikacı için bulunmaz bir nimet, zenginlik. Önce gazetenin camekanına birkaç antika eşya koyar ve ‘antika eşyalarınız alınır’ diye küçük bir yazı yazarlar. Antika denilebilecek eski ve kıymet taşıyan ürünler alıp satmaya, biraz el yordamıyla biraz eskiden bu işleri yapanlara danışarak, biraz okuyarak alım satımı öğrenirler. Ama bu yine çarşının getirdiği bir nimettir. Çünkü çok eski dükkanlardan, Arap Fırın Sokağındaki, Beyler Sokağındaki dönemin zengin ve ihtişamlı konaklarından ve evlerinden çıkan kıymetli objelere ulaşabilme şansı sunar bu çarşı onlara. Fiziksel olarak konum ve çarşının getirdiği avantajlarla, ala sata ve bu işten para kazanma hazzını yakalayınca ticari ilgi alanı gazetecilik veya matbaacılıktan ziyade antika eşya ticaretine döner.

Kemeraltı sağlar bunu. Kemeraltı her ne kadar çöküşte bir organizma olarak görülse de eski yapısını kaybedip, ölmekteyken bile tekrar yeni insanlara, yeni işletmelere, ticari faaliyetlere yer açar. Kemeraltı’nın bu verimliliği, doğurganlığı ve sürekli bünyesinde yaşayanlara, dahil olanlara yeni kapılar açan, geçim yolları sunan, ticari-maddi kazançlar sağlayan bu yapısı Cem Üsküp’e de dokunur. Kadim çarşı, kadim dokusunu da korur. Hala İzmir’in eski dokusunu en çok koruyabilen yeridir, Kemeraltı. Old Town kavramına en uygun alandır.

İnsanın severek yaptığı bir işte muvaffak olması daha olası, herkes için geçerli olduğu gibi. Cem Üsküp de tatmin edici bir ticareti olduğunu ve hep belirttiği gibi çok şanslı bir işletme sahibi olduğu söyler. “Pek az insana nasip olur, insanın hobisiyle para kazanabilme olanağı. Bu antika ticareti öncelikle Kemeraltı’nda yaşıyor olmamın ve burada bu işe başlamış olmamın sonucu. Bu sokakların yetiştirdiği biriyim. Ben Kemeraltı kültürüyle büyüdüm. Dışarıdan, sonradan dahil de olmadım. Doğduğum günden beri çarşıda, çarşı kültürü, esnaflık geleneği, babamızdan, atamızdan gördüğümüz değerler üzerine doğru ticaret yapabilmeye çalışıyoruz.”

Cem Üsküp çarşıyı yaşayan bir organizmaya benzetir. “Hatta antik çağlardan beri, Kybeleler, doğurgan dişi ana bir organizma düşünelim. Kemeraltı bence dişidir. Çünkü bağrında binlerce insanı barındırıyor, yaşatıyor, besliyor, doyuruyor, himaye ediyor ve yaşamlarını sürdürmeye devam ediyor. Kemeraltı bir ana olarak görürsek bizler de onun bağrında yaşayan bireyleriz.”

Kemeraltı sevdasını şöyle anlatır Şeref Üsküp’ün oğlu Cem Üsküp:

“Biz buralarda doğduk, büyüdük. Bizim memleketimiz İzmir değil, Kemeraltı. Kemeraltı ne anlam ifade ediyor, diye soracak olursanız şöyle örnekleyeyim kendimi. Bazen 7 günlük, 9 günlük bayram tatilleri olur. O tatiller bana çok iyi gelmez. Dükkanımdan, çarşıdan uzak kaldığımda ikinci, üçüncü gün mutlaka bir bahane uydururum gelirim, dükkânın kepenklerini açarım. Bir kolaçan ederim. Buradan ayrılmak, uzak kalmak iyi gelmez. Hasretle dönerim. Burada yaşamak hayatımızın odak noktası. Bizim hayatımız da sosyalliğimiz de neşemiz de dostlarla buluşma noktası da Kemeraltı’dır. Kemeraltı benim için hayattır. Başka bir şey söylememe gerek yok.”

 

DR.BUKET YILMAZ  I  06.01.2025

Sosyolog

www.instagram.com/bukiyilmaz