SAVAŞTAYIZ
1922 Eylül’ünde Yunan işgalciler tarafından ateşe verilen İzmir’i küçük bir çocuk gözüyle zihnine korkuyla mıhlayan dedeciğim anlatırdı. Babası onu kucağına alıp gözlerinin önünde alevler içindeki İzmir’i gösterip “Bak oğlum, Güzel İzmir böyle yanıyor!”, demiş. Birlikte sessizce derin bir üzüntüyle izlemişler.
2024 Ağustos’unda yaşıyor olduğumuz bu yangını da aynı üzüntüyle izliyoruz. Ne acı! Bu defa ortada suçlanacak bir Yunan yok. Ama düşman çok !
Farkına varmamız daha ne kadar sürecek bilmiyorum ama çok büyük bir savaşın içindeyiz. Kadim öğretilerden alabildiklerimizi günümüz değerleriyle tartamaz, akıl süzgecinden geçiremez ve kalplerimizi temizleyemezsek göreceklerimiz gördüklerimizin yanında Hollywood yapımı distopik bilimkurgulara taş çıkartacak karanlıkta olacak.
Belki de ilk önceliğimiz bu dünyada, yeryüzünün yalnızca biz insanoğluna ait olmadığı fikrini kabul etmek olsa işimiz biraz daha kolaylaşacak. Her canlının bize hizmet ettiği düşüncesini karşılıklı olarak ele alabilsek keşke. Yani, doğanın bana hizmet edebilmesi için benim de ona iyi bakmam alacağım hizmeti kaliteli kılar.
Bahçede güvenlik için beslediğim köpeğime yeterince besin verip ilgi göstermem onun beni sahiplenmesine ve korumasına destek olur. Tarladaki ürünlere vereceğim emek, alacağım mahsullere bir yatırımdır. Çocuğuma
göstereceğim sevgi iyi bir insan olması için en değerli vitamindir. Daha ne kadar da çoğaltılabilir örneklerle dolu olsa da bu hayat, aynı zamanda tam da bu dönemde sağaltılabilir olmaları çok önemli. Çünkü bizi bizden başka kimse iyileştiremez. İyileşmek barışmakla başlar.
Önce kendinle barış! İçindeki savaşları bul. Derininde yanan alevleri gör. Hangi yangınını bilmeden körüklüyorsun? Hangi taraftaki savaşının komutanı olduğunu sandığın esirisin aslında? Otur da önce bir aynaya bak!
En küçük parçadan bütüne doğru gitmeye başladığında karşılaştığın kendini tanımadan dışarda çıkan yangını söndürmeye çalışman sanrıdan başka bir şey değil.
Bu yüzden hepimiz derin bir savaşın içindeyiz. Bu savaş alev alev etrafımızı sarıp bizi
çembere almadan döngüyü farkedip yangını söndürmektir belki bu yaşamdaki görevimiz.
***
Günlerden beri mahallemiz, kentimiz, ülkemiz yanıyor. Durmak bilmeden hem de… Biryerde başlıyor ve uzun süre devam ediyor. Soluksuz izliyoruz. Neler düşünüyoruz, ne senaryolar yazıyoruz…
Ama bir hakikat var ki acı çekiyoruz.
Düşman sarmış her yanımızı!
En güçlü düşman : Cehalet!
Cahil insan en tehlikeli düşman. En sıcak günde gider ağaçlık alana, 40 derece sıcağın ortasında mangal yakar, içtiği sigaranın izmaritini fırlatır, içki şişesini atar, rahatsız edici müziğini açarak etrafı rahatsız eder, yemekten ve içmekten şişer, sonra otların üstüne yatar!
Sersem gibi kalkınca pislikleri hariç kendi eşyalarını alır ve döner. Sonrası akıbet günlerce sönmek bilmeyen yangın…
Cahil insan en tehlikeli düşman.
En sıcak günlerde ev tadilatı yaparken o sıcağın altında plastik bidonlara doldurulmuş kimyasallar ve kıvılcım çıkartan makinalarla tehlike saçarken, çay molasında içtiği sigaranın henüz ateşi sönmemiş izmaritini pervasızca sokak olarak gördüğü bahçenin ortasına, taş veya asfalt yolun kenarına fırlatıverir.Hiç düşünmez esen rüzgarın o izmaritin sönmeye yüz tutmuş ama hala canlı ateşiyle neler yapabileceğini.
Cahil insan en tehlikeli düşman.
En sıcak günlerde ağaçların gölgesine, heybetine, oksijenine ve sinerjisine ihtiyacımız olacağı zamanları görmezden gelip para hırsı büyümüş gözlerini ormanlık alanlara diker. Kim bilir kaç on yıl bazen de yüz yıl geçmesi gerekir oradan sökülen / kesilen ağaçların yeniden büyümesi için…Bunu umursamaya vakti yoktur oysa, cebini doldurma telaşıyla bütündür o anda. Kentteki en güzel manzaraya sahip yerlerin yerinde neden olmasın ki betondan yaşam alanları, oteller, iş merkezleri?
Bir kıvılcım kim bilir kaç kişinin cebini dolduracak ve nesillerce yenip bitirilemeyecek servete yer açacak küle dönüştürdüğü arazilerle…
Cahil insan en tehlikeli düşman.
En sıcak günlerde artık ona verilen görevi yapmaya hazır, kim bilir neyin karşılığında ama körü körüne fanatikçe bağlandığı gruptan aldığı emirle yurdumun ciğerlerine ateş atar. Korku salar, gündem yaratır, itfaiyeyi ve emniyet güçlerini oyalar, sosyal medyayı sallar, halkı birbirine düşürür, kışkırtır… Ama en kötüsü her tür canlıya kucak açan Toprak Ana’da kapanması uzun sürecek yaralar açar. İnsanoğlunu, hayvanları, börtü böceği ve organizmaları zaten düşünmez. Empatiden yoksun olduğundan da yaptığı kötülükten bir nebze rahatsız olmaz. O yalnızca inandığı ideolojisi için her yaptığını mübah görür.
Bizlerin toplumca tüm zamanlarda en büyük savaşı verdiğimiz ve verecek olduğumuz düşman cehalet ve bunu körükleyip kendi çıkarına kullanan taraf! Bu cahil insanın kolay yönetilebilmesi için cahil kalmasına uğraşanlar yüzünden dünya coğrafyasında birçok alanda huzur yerine kargaşa; barış yerine savaş var.
Günlerdir alev alev yanan her tür canlının acısı yayılıyor havaya ve hepimiz bunu içimize içimize soluyoruz. Derinimizde bir yerlerde bu ağır acıları taşımaya devam ediyoruz.
Bakalım ne zaman taşıyamayacağımız hale gelecek ve gerçekten birlik olmayı ve de barışı idrak edeceğiz.
Bugün hiçbirşey yapamıyorsak en azından bir dua edelim.
Ah Sezen… Sezenin şarkısını dinleyelim dua niyetine… Tüm kalplere şifa olsun.
Hepimize geçmiş olsun.
DUA
Ne hükümran kalır ne zulüm ne de kin
Öz değil dostlar öz değil bu biçim
Kulların kullara ettiğini
Etmiyor en zalim harın ateşi
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce Tanrı bizleri affetsin
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce Tanrı bizleri affetsin
Ne para ne pul ne iktidar ne de güç
Bu değil gerçek bu değil gerçek
Bu kavga bir hayırsız düş
Uyanır neslim uyanır elbet
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce Tanrı bizleri affetsin
Bugün dua ettim hepimiz için
Yüce Tanrı insanı affetsin.
ELİF TAŞLIOĞLU DASTORİ I 19.08.2024